DHA Görüntülü Yurt Haber Bülteni – 1
1) BAKAN YUMAKLI: BU YIL 3 MİLYON TUZ ÇALISI FİDANI ÜRETECEĞİZ
TARIM ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, “Tarımsal üretimin her alanında yeni projeler ve yeni yaklaşımlar getirmeye devam ediyoruz. Tuz çalısı da mera ıslahları konusunda ve küçükbaş hayvancılığın gelişmesi noktasında da son derece önemli olacak. Tuz çalısıyla ilgili fidanlar sadece Mardin’in değil, çevredeki illerin de ihtiyacını karşılamış olacak. Bu yıl 3, gelecek yıl da 6 milyon tuz çalısı fidanı üretmiş olacağız” dedi.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, bir dizi ziyaret için Mardin’e geldi. Yumaklı, Mardin Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Tuncay Akkoyun, AK Parti Mardin Milletvekili Faruk Kılıç ile Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Tuz Çalısı Üretim Tesisi’ni inceledi. Tarım ve Orman İl Müdürü Menduh Dinler’den çalışmalarla ilgili bilgi aldı. Burada çalışan kadınlarla bir araya gelen ve fidan diken Bakan Yumaklı, daha sonra açıklamalarda bulundu.
‘ÇOK CİDDİ BÜTÇELER HARCIYORUZ’
Bakan Yumaklı, Mardin’de üretimi artırmak üzere çok farklı projeler yürüttüklerini belirterek, “İl Müdürlüğümüz, içinde bulunduğumuz bu 127 dekarlık alanda fidan yetiştirmek ile ilgili çalışmalar yapıyor. Tabii sadece belli ürünler ya da ürün grupları değil, öncelikle bu bölgeye has olmak üzere badem, bıttım, fıstık, nar gibi farklı ürünlerin fidanlarını yetiştirecekler. Bu birinci amacımız. Burada asıl hedefimiz; kullanılmayan ya da ekonomiye kazandırılmayan arazilerin bu anlamda bu ağaçların, bu bitkilerin dağılımını yayılımını sağlayarak gerçekleştirmek. İkinci amacımız da özellikle mera ıslahları konusunda son yıllarda çok ciddi gayret sarf ediyoruz. Çok ciddi de bütçeler harcıyoruz. Ancak iklim değişikliğinin bize getirdiği farklı bir dayatma da var meralarımızla ilgili. Buralara yapmış olduğumuz maliyetler, masraflar bir süre sonra bizi tekrar başa getiriyordu. Bu alanda tuz çalısı meralarda ekilmek üzere yetiştiriliyor. Her türlü tuzlu toprak şartlarında, kuraklıkla alakalı sorunu olan yerlerde bile yetişebilen bir mera çalısı bu. Özellikle küçükbaş hayvanların çok severek tükettiği ve besin değeri olarak da yüksek bir bitki. Sadece bunlar değil elbette aynı zamanda erozyonla mücadelede de yine erozyona karşı önemli bir direnç sağlayan bir bitki. Hayvancılık için ekonomik bir yönü var” dedi.
‘DOĞADA KALICI BİR ADAPTASYONA SAHİP OLABİLİYOR’
Bakan Yumaklı, “Her şeyde olduğu gibi yeni normal dediğimiz, artık bize iklim değişikliğinin dayattığı bu şartlara göre tarımsal üretimin her alanında yeni projeler ve yeni yaklaşımlar getirmeye devam ediyoruz. Tuz çalısı da mera ıslahları konusunda ve küçükbaş hayvancılığın gelişmesi noktasında da son derece önemli olacak. Tuz çalısıyla ilgili fidanlar sadece Mardin’in değil, çevredeki illerin de ihtiyacını karşılamış olacak. Bu yıl 3, gelecek yıl da 6 milyon tuz çalısı fidanı üretmiş olacağız. Mera alanlarında dikilen bu fidanlar can suyu ve 1,5-2 yıllık bir koruma sonrası doğada kalıcı bir adaptasyona da sahip olabiliyor. Bu anlamda da hakikaten arkadaşlarımızın uzun yıllardır çalıştıkları bir projeydi. Bunu hayata geçiyor olmasını görmek bizim için de son derece memnuniyet verici. Elbette bu bitkinin yanı sıra mera yem bitkisi olarak bozkır otu gibi farklı türlerin de yetiştirilmesini sağlayacağız” diye konuştu.
’25 YILDA 25 MİLYON DEKARI ISLAH ETTİK’
Son 25 yılda 25 milyon dekarı ıslah ettiklerini söyleyen Bakan Yumaklı, “Her bölgenin kendine özgü şartları var. Başta su konusu olmak üzere çok dikkatli olmamız gereken hususlarda da özellikle iklim dirençli bitkilerin yetiştirilmesi konusuna azami gayret sarf ediyoruz. Mera ıslahına Dünya Bankası projesiyle yine 1,5 milyar liralık bir kaynak ayırdık. Gölgelikler, sıvatlar, sondajla su çıkarılması gibi özellikle hayvancılık yapan kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere de yine bu bütçeden pay ayıracağız. Çadırlar, güneş panelleri, süt sağım makineleri, cihazları bu 1,5 milyar liralık rakamı tamamen bu alanda kullanacağız. Mardin’e son 23 yılda 208 milyar liralık tarım, orman ve su alanlarında yatırım ve destek sağlanmış durumda. 54 su ve sulama eseri var. Mardin’in yine kendine has 24 ürünü coğrafi işaret almış durumda. Mardin’in başarısını daha ileriye taşımak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bugün içinde bulunduğumuz bu alanın oluşması için gayret sarf eden valiliğimiz, bunlarla ilgili çalışmalarda bizlere destek olan il başkanlığımız, değerli vekillerimiz, elbette teşekkürün en büyüğünü hak ediyor. Ben de bu çalışmalarda önderlik eden, çalışan, gayret sarf eden bütün bakanlık mensubu arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” dedi. Ardında Mardin Valiliği’ne geçen Bakan Yumaklı, Vali Tuncay Akkoyun’dan brifing aldı. (DHA)
Görüntü Dökümü
————————-
-Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı’nın Tuz Çalısı Üretim Tesisini incelemesi
-Bakan Yumaklı’nın fidan dikmesi
-Konuşma
-Valilik ve AK Parti ziyaretleri
-Detaylar
Haber-Kamera: Salih KESKİN/MARDİN,(DHA)
===================================================
2) FAHRETTİN ALTUN: HEM TÜRKİYE HEM KEMAL TAHİR BATICILIKTAN ÇOK ÇEKMİŞTİR
CUMHURBAŞKANLIĞI İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Hem Türkiye hem Kemal Tahir hayatı boyunca batıcılıktan, batının kültür ajanlığını yapan kurumlardan, aktörlerden çok çekmiştir. Dayatmacı, topluma tepeden bakan, kompleksli, kifayetsiz muhterislerin tavırlarından bu ülke ve bu ülkenin gerçek fikir insanları çok yorulur. Bugün de geçmişteki o konforlu saltanatlarını koruyamıyor olsalar da ne yazık ki batıcı kültür ajanlarının züppece tavırlarına şahitlik etmeye de devam ediyoruz” dedi.
Bursa Uludağ Üniversitesi’nin Türk romancı, senarist ve yazar Kemal Tahir anısına düzenlediği, ‘Ölümünün 52’nci yılında Kemal Tahir Sempozyumu’, Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Sempozyuma, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Bursa Valisi Erol Ayyıldız, İl Emniyet Müdürü Sabit Akın Zaimoğlu, Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Coşkun, AK Parti Bursa Milletvekilleri Emine Yavuz Gözgeç, Mustafa Yavuz, İl Jandarma Komutanı Tuğgenaral İdris Tataroğlu ile çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.
‘GÜÇLÜ İZLER BIRAKTI’
Programın açılış konuşmasını yapan Fahrettin Altun, “İlham verici hocalar, dünyayı tecrübe etme biçimlerimizi birçok açıdan değiştirirler. Bu cümleyi ben geçenlerde bilge bir sosyologla yapılan bir söyleşide okudum. Gerçekten bunu ben kendi hayatımda da birçok açıdan hamdolsun tecrübe etme imkanı buldum. Bu sempozyumu, Uludağ Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi birlikte yapıyor. Ve ben her iki üniversitede de sosyoloji tahsil etme imkanı buldum. Ve buradaki hocalarım vesilesiyle Kemal Tahir’i tanıdım. Kemal Tahir’in fikirleri, yazıları, romanları Türkiye’nin tarihi içindeki yerini, toplumsal yapımızı, kültürümüzü ve insanımızı anlama çabamızla gerçekten bize yardım etti, yol gösterdi, rehberlik etti. Bazen çözümlemeleriyle, bazen de cevabını çok berrak bir şekilde ortaya koyamasa dahi sorduğu, özgün ve önemli sorularla, fikir dünyamızda, yazın dünyamızda gerçekten güçlü izler bıraktı. Edward Said’in, ‘Kendi sesinin tınısını yansıtan yazar’ tanımlamasına uygun bir şekilde yazdı. Bir kamusal entelektüel olarak yazdı. Hep bir toplumsal ödevi varmışcasına yazdı. Bir borcu ifa ediyormuşçasına yazdı. Ve bu duyguyu da ziyadesiyle, ‘Ben Anadolu halkının yazarıyım’ diye ortaya koydu” dedi.
‘TÜRKİYE’NİN RUHUNU ARAYAN ADAM’
Kemal Tahir’in 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri’ne ve Vefa Ödülü’ne layık görüldüğünü hatırlatan Altun, “Cumhurbaşkanımızın, ödül töreninde Kemal Tahir için sarf ettiği sözler çok anlamlıydı. Belki de devletin Kemal Tahir’le helalleşmesinin de bir yansımasıydı. Şöyle demişti Cumhurbaşkanımız; ‘Kendisi hakikati arama konusundaki merakı, cesareti, gayreti ve azmiyle, pek çok aydınımıza ilham kaynağı olmuştur. Yaşadığı dönemde Osmanlı’yla, Cumhuriyet Türkiye’siyle, Anadolu’yla, toplumla ve siyasetle ilgili esmer bozan yaklaşımlarını, bedel ödemekten çekinmeyerek ortaya koymuştur. Türkiye’nin ruhunu arayan adam denilecek derecede derinlikli çalışmalarıyla bugün de yararlandığımız pek çok tahlile imza atmıştır. ‘Öyle demişti Cumhurbaşkanımız. Evet, Türkiye’nin ruhunu arayan adam” diye konuştu.
‘VARLIK GÖSTERMEK İÇİN ÇALIŞIYORUZ’
Sosyolog Baykan Sezer’in, 1979 yılında yayınlanan ‘Türk Sosyolojisinin Ana Sorunları’ kitabını işaret eden Altun, “‘Günümüzde doğunun batıya karşı direnci başlamıştır. Bugün batılaşıp batılılaşmada bütün sorun Türkiye’nin tarihi akışa ters düşürülüp, düşürülmediği, yanlış ata mı oynadığıdır. Türkiye doğu soygununda hiçbir payı olmadığı halde, batı emperyalizminin bütün günahlarını ödemek zorunda kalabilir. Tarihi gelişme içinde ezilip, kaybolur, gidebilir. Ya da tarihi gelişme içinde kendisine düşen rolü başarır. Geleceğin kurucularından, büyük devletlerinden birisi olabilir. Bizim gelecekte Türk devletinin müstesna yerine olan inancımız tamdır.’ Kitabın son cümlesi budur. ‘Bizim gelecekte Türk devletinin müstesna yerine olan inancımız tamdır. ‘Biz de bugün gerçekten elimizden geldiğince bütün gayretle bu müstesna yere kavuşmak için küresel alanda belirleyici, küresel alanda tesirli ve istikrarlaştırıcı bir güç olmak, bir aktör olmak için gayret sarf ediyoruz. Varlık göstermek için çalışıyoruz” dedi.
‘TÜRKİYE’DE MUHALEFET DE BUNA ZEMİN HAZIRLIYOR’
Fahrettin Altun, “Hem Türkiye hem Kemal Tahir hayatı boyunca batıcılıktan, batının kültür ajanlığını yapan kurumlardan, aktörlerden çok çekmiştir. Dayatmacı, topluma tepeden bakan, kompleksli, kifayetsiz muhterislerin tavırlarından bu ülke ve bu ülkenin gerçek fikir insanları çok yorulur. Bugün de geçmişteki o konforlu saltanatlarını koruyamıyor olsalar da ne yazık ki batıcı kültür ajanlarının züppece tavırlarına şahitlik etmeye de devam ediyoruz. Kendisinden olmayanı yaftalayan, tarafsızlığa tahammülü dahi olmayan, amorf bir linç kültürünü ısrarla, inatla yaşatmaya çalışan bir güruhtan bahsediyoruz. Ve ne yazık ki bunu da burada ifade etmek durumundayım. Türkiye’de muhalefet de buna zemin hazırlıyor. Fakat artık şunu açık ve net ortaya koymak isterim ki Türkiye gerçekliğinden uzak, ucuz tiplerle, ön yargılarla yoğrulan söylemlerin, etki yaratma ve mahalle baskısıyla yol yürüme dönemi artık geride kalmıştır. Biz dünü, bugünü ve yarını kavrayışımız için bize sunduğu imkanlar dolayısıyla, kültür değerlerimizi maharetli anlatımları dolayısıyla ve hegemonya girişimlerine karşı ortaya koyduğu direnç nedeniyle Kemal Tahir’in eserlerini önemsiyoruz ve Kemal Tahir’in eserleri bugün de bu nedenlerle bizim için değer üretmeye devam ediyor, etmelidir. Kurtuluş Kayalı Hocamızın dediği gibi batının dünya hakimiyetine, ekonomik, toplumsal ve özellikle kültürel direnç olduğu sürece Kemal Tahir’in yaklaşımları hep önemini koruyacaktır. Baykan Sezer Hocamızın dediği gibi Türk toplumu sorgulamayı sürdürür, kendi kaderine söz sahibi olma konusunda kararlı olursa, Kemal Tahir’in başlattığı düşünce canlılığını, zenginleşmesini sürdürecek, koruyabilecektir. Günümüz Türkiye’sinde Kemal Tahir’in çalışmalarını, onu bıraktığı yerden ileriye götürme imkanı da fazlasıyla mevcuttur. Ben bu sempozyumu da tam da bu bağlamda değerlendiriyorum” diye konuştu. (DHA)
Görüntü Dökümü
——————————————
-Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un salona girişi
-Protokol selamlama ve oturuş
-İstiklal Marşı detay
-Genel detaylar
-Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un konuşmaları
Haber: Memet Can YEŞİLBAŞ Kamera: Muhammet Hüseyin SEZGİN/BURSA,(DHA)
==============================================
3) DERVİŞOĞLU: CAMİDEN, OKULDAN VE KIŞLADAN SİYASETİ SÖKÜP ATACAĞIZ
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Laiklik ve Milliyetçilik; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin omurgasıdır. Camiden, okuldan ve kışladan siyaseti söküp atacağız. Milli eğitimin köküne kibrit suyu döktülerö dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Trabzon’da partisinin düzenlediği ‘Genişletilmiş İl ve Divan Toplantısı’nda’ teşkilat mensuplarıyla bir araya geldi. Programa İYİ Parti Trabzon İl Başkanı Muhammet Erkan, parti üyeleri ve vatandaşlar katıldı. Burada partililere seslenen Genel Başkan Dervişoğlu, “Vatandaşlık tanımından Türklüğün çıkarılmasını hayal edenler var. Hiç kimse ‘Güçlü ekonomiyi nasıl inşa ederiz? diye konuşmuyor. Güvenlik alanında, milli ve dış politika alanında hiç kimse görüşlerini anlatmıyor. İstifade edilen bir alan var. 2 şeyden yararlanıyor. Milliyetçiliğimiz de dindarlığımız da duygusal alan. Dolayısıyla hem milliyetçiliğimizden ve dindarlığımızdan istifade edilerek bu alanda siyasi rant devşirmeye elverişli stratejileri yaşama geçiriyorlar. Laiklik ve Milliyetçilik; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin omurgasıdır. Camiden, okuldan ve kışladan siyaseti söküp atacağız. Milli eğitimin köküne kibrit suyu döktülerö diye konuştu.
‘TÜRKİYE’Yİ BİRLEŞTİRECEĞİM’
Dervişoğlu, birleşmenin ve kucaklaşmanın adamı olduğunu belirterek, “Müsavat Dervişoğlu, ayrılıkların değil; birleşmenin ve kucaklaşmaların adamıdır. Benim adım Müsavat, ben bu ülkenin birleştiricisi olmaya talibim. Siz benim başımı hiç yere eğdirmediniz. Ben sizin başınızı yere eğdirirsem aldığım nefes bana haram olsun. Ben sıradan bir kuşaktan gelmiyorum. Siyaseti birleştirmek mümkünse, elbette yapılmalıdır. Milleti kim birleştirecek? Bu millet beni anlayacak biliyorum. Siz beni anladınız; bana destek ve güç veriyorsunuz. Bu milletin çoğunluğu da bir gün gelecek beni anlayacak. Ben, dava arkadaşlarım ile Türkiye’yi birleştireceğim. Sağcıyla solcuyu, dindarla laiki, alevi ile Sünni’yi, Türkmen ile Kürdü birleştireceğim ki Türkiye’yi kurtarabilmeye muhatap olalımö dedi. (DHA)
Görüntü Dökümü
—————————–
– Müsavat Dervişoğlu’nun salona girişinden görüntü
-Dervişoğlu’nun partilerle selamlaşmasından görüntü
– Müsavat Dervişoğlu’ndan açıklamalar
HABER-KAMERA: Nurullah CABRİ/TRABZON,(DHA)
===========================================================
4) ALİ BABACAN: KANAL İSTANBUL PROJESİ BİR AN ÖNCE RAFA KALKMALI
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Kanal İstanbul projesi bir an önce rafa kalkmalıdır. Çevre etki analizi yapılmadan, güvenlikle ilgili analizler yapılmadan, depremle ilgili her türlü senaryo planlaması yapılmadan böylesi bir projeye girişmek yanlıştır” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz’i ziyaret ederek bir süre sohbet etti. Cuma namazını Burdur Ulu Cami’de kılan Babacan, sonrasında semt pazarını gezip, esnafı ziyaret etti. Gazetecilere açıklama yapan Babacan, “Kaza geliyorum demez ama deprem geliyorum der. Er ya da geç pek çok bölgemizde farklı şiddetlerde deprem olacak ve ülkemizi bir an önce buna hazırlamamız gerekiyor. Mutlaka dönüşümü yerinde veya farklı yöntemlerle yapmak gerekiyor. Yapı stokumuzun çok hızlı şekilde gözden geçirilmesi gerekiyor. Güçlendirme yapılabilecek binaları güçlendirme, yapılamayacak olanların yeniden inşası Türkiye’nin önündeki büyük ve önemli mesele. Fakat görüyoruz ki hem merkezi yönetim hem de belediyelerin çoğu bu işi ağırdan alıyor” diye konuştu.
‘İSTANBUL’U YAŞATIN’ DİYORUZ’
İstanbul’daki depremler sonrası haberleşme sistemi, ulaşımın aksadığını dile getiren Babacan, “Bunu son uyarı olarak kabul edip, bir an önce tedbirler konusunda hızlı hareket etmek lazım. Kanal İstanbul Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir proje. Bu projeye son dönemlerde hız verildiğini gördük. Şimdiden başta Körfez ülkeleri olmak üzere pek çok ülkede pazarlama çalışmaları yapılıyor. Şimdiden Körfez ülkelerine parsel parsel satışlar söz konusu. Bunun reklamı yapılıyor. Fakat biliyoruz ki Kanal İstanbul, İstanbul’un Avrupa yakasını ada haline getirecek. Doğudan ve batıdan sınırlı sayıda köprülü bir ada haline gelecek İstanbul’un Avrupa yakası. Doğal afet ve Allah korusun savaş gibi acil durumlarda o adaya ulaşmak da o adadan kaçış da çok zor olacak. Bunlar hiç hesap edilmiyor. Varsa yoksa rant, varsa yoksa gayrimenkul ve bunun üzerinden sağlanacak rant. Maalesef şu andaki iktidar işini böyle görüyor. Defalarca uyardım, tekrar ediyorum. Kanal İstanbul projesi bir an önce rafa kalkmalıdır. Çevre etki analizi yapılmadan, güvenlikle ilgili analizler yapılmadan, depremle ilgili her türlü senaryo planlaması yapılmadan böylesi bir projeye girişmek yanlıştır. Bu projeye harcanacak parayla İstanbul depreme hazırlanmalıdır. Milyarlarca doları Kanal İstanbul’a harcayacağınıza ‘Hayat İstanbul’a harcayın, İstanbul’u yaşatın, diyoruz. Ve İstanbul başta olmak üzere pek çok şehrimizi depreme hazırlayın diyoruz” dedi.
‘ÇİFTÇİLERİN VERGİ ÖDEMELERİ ERTELENMELİ’
Türkiye’de 63 ildeki çiftçilerin don afetinden etkilendiğini belirten Babacan, şunları söyledi: “Başta sebze meyve üretimi olmak üzere çiftçilerimiz büyük zarar gördü. Önce hızlı bir şekilde hasar tespiti gerekiyor. Çiftçilerimizin devlete olan vergi ödemeleri veya Ziraat Bankası’na olan kredi ödemeleri en az 2 yıl ertelenmeli. Yeni krediler mutlaka açılmalı ve zarar gören çiftçilerimizin de bir miktar TARSİM’den, bir miktar da TARSİM dışı kaynaklardan zararlarını karşılamaya dönük çalışma ortaya konulmalı. Bir an önce bu konularda hareket edilmeli.” (DHA)
Görüntü Dökümü
————–
-Babacan’ın belediyeye gelişi
-Semt pazarı ziyaret detaylar
-Esnaf ziyareti detay
-Açıklamaları
-DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın açıklamaları
Haber- Kamera: Mesut MADAN/BURDUR, (DHA)
========================================================
5) MAHMUT ARIKAN: DEPREMDEN SONRA HALA AKLIMIZI BAŞIMIZA ALMADIK
SAADET Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, “Türkiye deprem bölgesinde ve bu depremin çözümü için depremden sonrasına hazırlık yapmak yerine, deprem öncesinde tedbirler almaya yönelik çalışmalar yapmak mecburiyetindedir. Ama görüyorum ki ne Maraş depreminden sonra ne de İstanbul’da yaşanan bu depremden sonra hala aklımızı başımıza almadığımızı görmekteyiz” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin 8’inci Olağan İl Kongresi’ne katılmak üzere Rize’nin Ardeşen ilçesine geldi. Kongrede konuşan Arıkan, “İnsanlarımız Saadet Partisi’ni bekliyor. Problemlerine çözüm bulabilecek, somut öneriler sunabilecek, dertlerini anlatabilecek temsilciler arıyorlar. Bu talebi gittiğimiz her yerde görüyor, hissediyoruz. İki gün önce üzücü bir hadise yaşadık. İstanbul’da önemli bir deprem hadisesi yaşandı. Türkiye, deprem bölgesinde olan bir ülke. Türkiye’de yaşayan insanların yüzde 96’sı deprem tehlikesi altında olan bölgeler içerisinde yaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini attığımız Kurtuluş Savaşı’nda 37 bin kardeşimizi kaybettik ama Kahramanmaraş depreminde bunun 2 katı kadar insanımızı maalesef kaybettik. Değerli kardeşlerim, tekrar tekrar söylüyorum; deprem öldürmez ama ihmal öldürür. Türkiye maalesef ihmaller silsilesinin yaşandığı bir coğrafya haline geldi. Maraş’ta bir depremin olacağına işaret edilmişti. Tatbikat edilmesine rağmen bir önlem alınmadı ve 70 bine yakın insanımızı maalesef kaybetmiş durumdayız. Ve o gün de o Maraş depreminden sonra da bugün olduğu gibi depremle alakalı neler yapılacağı, hangi tedbirlerin alınacağı günlerce, saatlerce televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde anlatıldı duruldu. En başta Saadet Partisi olmak üzere, aklın ve bilimin sesine kulak veren bütün siyasi yapılar büyük İstanbul depremine dikkat çekmeye çalıştılar” dedi.
‘2 MİLYON 800 BİN İSTANBULLU DEPREM TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYA’
2 milyon 800 bin kişinin deprem tehdidiyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Mahmut Arıkan, “Önemli bir deprem hadisesi yaşandı. 2 yıl önce idareciler hangi cümleleri kullandıysa bugün yine aynı cümleleri kullandığını maalesef görmekteyiz. Deprem meselesi siyasete malzeme edilecek bir mesele değildir. Türkiye deprem bölgesinde ve bu depremin çözümü için depremden sonrasına hazırlık yapmak yerine, deprem öncesinde tedbirler almaya yönelik çalışmalar yapmak mecburiyetindedir. Ama görüyorum ki ne Maraş depreminden sonra ne de İstanbul’da yaşanan bu depremden sonra hala aklımızı başımıza almadığımızı görmekteyiz. Ve bugün İstanbul’da 600 bin ile 700 bin arasındaki konut sayısının, Allah korusun son yaşadığımız depremden bir tık fazlasıyla yıkılacağını bizzat hükümetin en üst düzey yetkilileri söylüyor. 700 bin konut ne demek biliyor musunuz? Her konutta 4 kişi yaşadığını düşünürsek, 2 milyon 800 bin İstanbullu deprem tehdidiyle bugün maalesef karşı karşıya” diye konuştu.
‘600 BİN ÇİFTÇİMİZ MESLEĞİ BIRAKTI’
Mahmut Arıkan, “Türkiye’nin her yerini geziyorum. Herkesle hemhal oluyorum, herkesin dertleriyle hemhal olmaya çalışıyorum. Ve bugün Türkiye’de en çok dertlenen, en çok problem yaşayan ve en çok problemi görmezden gelinen kesim çiftçi vatandaşlarımız arkadaşlar, Türkiye’de birçok kişi yaşananlardan ve uygulanan politikalardan dolayı fatura ödüyor ama ekonomik manada en fazla faturayı çiftçi kardeşlerimiz ödeme durumunda kalıyor. 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizde ilk kez bu yaz, 2024 yazında çiftçiler eylem yaptılar. Sokaklara döküldüler, traktörleriyle araçlarıyla trafiği kapattılar, iktidarın toplantılarını protesto etmeye ihtiyaç hissettiler. Niye? Artık canlarına tak etti, buraya kadar geldi. Dayanamıyor artık çiftçilerimiz. Ne girdi fiyatlarına yetişiyorlar ne de devletin tahsis ettiği taban alım fiyatlarına tahammülleri kaldı artık. Ve bu iktidar döneminde tam 600 bin çiftçimiz mesleği bıraktı. Çiftçiliği yapmadı artık. Rize’deki genç, Ardeşen’deki genç oradaki rakamdan dolayı mutlu değil. Devlet olarak çay toplayacak gence asgari ücret garantisi vermiş olsak, sosyal güvence garantisi verilmiş olsa, eminim o genç İstanbul’dan, Ankara’dan asgari ücretle sokaklarda yatma pahasına Rize’yi, Ardeşen’i terk etmeyecek, memleketinde çalışmaya devam edecektir” diye konuştu.
‘PERDE GERİSİNDE BÜYÜK BİR HESAP VAR’
Arıkan, “Bir diğer acı rakam, tarımla alakalı. Son dönemde arkadaşlar, burası çok önemli. Devletin beka meselesiyle alakalı bir durum. Tam 28 milyon metrekare tarım arazisi, yabancılar tarafından Türkiye’de satın alındı. Yabancılar bizi sevdikleri için bizim kara kaşımıza kara gözümüze bu arazileri almıyor. Perde gerisinde büyük bir hesap var. Perde gerisindeki hesap, bu tarım arazilerinin yabancılar tarafından alınmasının sebebi; Türkiye’yi uzun vadede sıkıntıya sokmak, Türkiye’yi bölmek” dedi.
ÇAY ALIM FİYATI
En düşük yaş çay fiyatının 40 lira olması gerektiğini söyleyen Arıkan, “Herkes bir vaatte bulunuyor. Ama iktidar olduğumuz dönemde 1 kilogram çayın bedelini 4 ekmek edecek orana ulaştırmışız. Ne demek? 1 kilogram çay bugün 60 TL demek. Bugün çiftçimize, Rize’deki çiftçimize desek ki ‘Sizin çay alımınızı 60 lira yapıyoruz’ desek herhalde bize, ‘Şaka yapıyorsun, dalga geçiyorsunuz’ derler. Maalesef vatandaşımız o noktaya geldi arkadaşlar. Buradan hükümete sesleniyorum; bu yıl çay alım fiyatı en düşük 40 lira olması gerekir. İktidarımızda çay alım fiyatını geçmişte nasıl ki 4 ekmeğe tekabül ediyorsa, 2025 rakamlarıyla 60 liradan çayları alacaksınız. Hiç tereddüttünüz olmasın. Büyüklerin bir lafı vardır; ‘Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz’ denir. Saadet Partisi iktidarında çay alım fiyatını 60 lira yapacağımızı tekraren ifade etmiş olayım inşallah” diye konuştu. (DHA)
Görüntü Dökümü
——————————-
– Programdan detaylar
– Mahmut Arıkan konuşmasından detaylar
HABER- KAMERA: Mehmet Can PEÇE/ARDEŞEN,(Rize),(DHA)
========================================================
6) BAKAN YARDIMCISI GİZLİGİDER: GIDA ARZ GÜVENLİĞİNİ ETKİLEYEN BİR SORUN YAŞANMAYACAK
TARIM ve Orman Bakan Yardımcısı Gizligider, Denizli’de zirai don nedeniyle zarar gören meyve bahçelerindeki incelemesinin ardından yaptığı açıklamada, “Yaşanan zirai don sonrası stratejik ürünler başta olmak üzere Türkiye’de bir sorun olmayacak. Yani gıda arz güvenliğini etkileyen bir sorun yaşamayacağız. Allah esirgesin kıtlık olmayacak. Meyve ve tarla sebze grubunda da yine arz sorunu olmayacağını düşünüyoruz” dedi.
Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ebubekir Gizligider, 12 Nisan’da meydana gelen zirai don afetinin zararını yerinde incelemek üzere Denizli’ye geldi. Çivril ilçesi Işıklı Mahallesi’nde zarar gören meyve bahçelerini inceleyen Bakan Yardımcısı Gizligider, üreticilerden don afetiyle ilgili yaşadıkları sıkıntıları dinledi. Gizligider’e AK Parti Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile AK Parti İl Başkanı Muhammet Subaşıoğlu da eşlik etti. Gizligider, üreticilerle don afetiyle ilgili yaşadıkları sorunlar hakkında konuştu. Daha sonra üreticilerle ve çiftçilerle bir araya gelen Gizligider, zirai don nedeniyle zarar gören bölgelerde tüm ekiplerin tespitlerine devam ettiğini söyledi. Gizligider, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmiş olsun dileklerini iletiyorum. Zirai don nedeniyle son yılların en büyük afetini yaşadık. 34 ilde yoğun olarak yaşadığımız bu don olayıyla ilgili vatandaşın yanında, sizin yanınızdayız. Bu devlet çok büyük. Sizi yaşadığınız bu sıkıntıda yalnız bırakacak değiliz” ifadelerini kullandı.
‘ETKİLENME ORANI YÜZDE 31’
Gizligider, ürününün zarar gördüğünü düşünen üreticilerin İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekiplerine bildirebileceğini belirterek, “Yaşanan zirai don sonrası stratejik ürünler başta olmak üzere Türkiye’de bir sorun olmayacak. Yani gıda arz güvenliğini etkileyen bir sorun yaşamayacağız. Allah esirgesin, kıtlık olmayacak. Meyve ve tarla sebze grubunda da yine arz sorunu olmayacağını düşünüyoruz. Depolarımızda da ciddi şekilde stokumuz var. Elbette, ‘Hiç etkilenmeyeceğiz’ demek imkansız. Bunun etkilerini en aza beraber indirgeyeceğiz. Denizli’de şu anda bu zirai don meselesinden etkilenme oranı yüzde 31 olarak görünüyor. Yüksek bir oran. En çok etkilenen illerden biri. İnşallah bununla beraber baş edeceğiz. Denizli’de 1161 çiftçimiz sigorta yaptırmış ve 21 bin 712 dekar alan için don teminatı kapsamında sigorta koruması var. Yani bu söylediğim alanla ilgili olarak en azından zararın karşılanması adına içimiz ferah. Yine 715 üreticimiz de 13 bin 746 dekar alan için don hasar ihbarında bulunmuş. Denizli’nin sigortalılık oranı yüzde 17,5. Bunları en kısa sürede ödeyeceğiz. Bu yüce devlet, bu güçlü devlet inşallah sizi yalnız bırakmayacak” diye konuştu.
Görüntü Dökümü
——————————-
-Bakan Yardımcısı Ebubekir Gizligider’in bahçelerde inceleme yapması
-Bakan Yardımcısı Gizligider’in çiftçilere konuşması
Haber-Kamera: Ramazan ÇETİN/DENİZLİ, (DHA)
==============================================
7) NARİN CİNAYETİNDE 13 SAAT SÜREN DURUŞMA 2 MAYIS’A ERTELENDİ
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde öldürüldükten 19 gün sonra dere yatağından cansız bedeni bulunan Narin Güran cinayetine ilişkin 6’sı tutuklu 15 sanığın, ‘Suçluyu kayırma’ suçundan 17’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 2’nci duruşması 13 saat sürdü. Duruşmada 5 jandarma personeli, 2 elektrik şirketi personeli 7 kişi tanık olarak dinlendi. Tanık beyanları ile sanıkların ve avukatlarının savunmalarının ardından mahkeme başkanı, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı 2 Mayıs’a erteledi. (DHA)
Görüntü Dökümü
———————–
Adalet Sarayı önü
Adalet sarayı binası duruşma sonrası kalabalık
Tutukluların konvoy halinde cezaevine götürülmesi
Genel ve detay görüntüler
Haber- Kamera: Selim KAYA – Gıyasettin TETİK- Seyfettin EKEN- Özcan ARGİN/DİYARBAKIR, (DHA)
==============================================
8) BARIŞMA TEKLİFİNE OLUMSUZ YANIT ALDI, KENDİNİ KARNINDAN BIÇAKLADI
AMASYA’da dini nikahla birlikte yaşadığı Fatma T.’yi (20), barışmaya ikna edemeyen Ahmet Burak D. (26), sokak ortasında kendisini karnından bıçakladı. Olay sırasında Fatma T. de darbedildi.
Olay, öğleden sonra, Çelebi Mehmet Caddesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, Fatma T., yaklaşık 3 aydır dini nikahla İstanbul’da birlikte yaşadığı Ahmet Burak D.’den ayrılıp Amasya’daki akrabasının yanına taşındı. Amasya’ya giden Ahmet Burak D., bugün sokakta karşılaştığı Fatma T.’ye barışmak istediğini söyledi. İkili arasında çıkan tartışmada, Fatma T.’den olumsuz cevap alan Ahmet Burak D., yanında taşıdığı bıçakla kendisini karnından yaraladı. Fatma T., elinden bıçağı almak isterken Ahmet Burak D.’nin yumruk darbesiyle yaralandı. Çevredekilerin ihbarıyla bölgeye polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Ahmet Burak D. ve Fatma T., sağlıkçıların müdahalesinin ardından Amasya Sabuncuoğlu Şerefeddin Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. (DHA)
Görüntü Dökümü:
—————-
-Yaralı kadının alındığı ambulanstan görüntüler
-kendini karnından bıçaklayan Ahmet Burak D. ile polis ekiplerinin görüşmesinden görüntüler
– kendini karnından bıçaklayan Ahmet Burak D.’nin ambulansa binmesinden görüntüler
-Ambulanslardan görüntüler
-Genel detaylar
Haber-Kamera : Şerife Serap KARA-AMASYA-DHA
========================================================
9) İZMİT BELEDİYE BAŞKANI’NDAN SOKAK LAMBASINI KIRAN KİŞİYE: YAPMA ÇOCUĞUM
KOCAELİ’nin İzmit ilçesinde bir okulun önündeki sokak lambası bir kişi tarafından yumruk atılarak kırıldı. O anları sosyal medya hesabı üzerinden paylaşan İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, “Yapma çocuğum. O sokak lambası, bu kentin karanlık sokaklarında kimse yolunu kaybetmesin diye dikildiö dedi.
Akçakoca Mahallesi Kapanca Sokak üzerindeki Akçakoca İlkokulu’nun önünde bulunan sokak lambası, gece saatlerinde kırıldı. İzmit Belediyesi ekiplerince sokaktaki güvenlik kameralarının incelenmesinin ardından 1’i kadın 2 kişinin okulun bahçesinden çıktığı, kimliği henüz tespit edilemeyen erkek şüphelinin önce lamba direğini salladığı ardından lambaya yumruk atarak kırılmasına sebep olduğu belirlendi. Belediye tarafından şüpheli hakkında suç duyurusunda bulunulurken, ekiplerce direğe yeniden lamba takıldı.
‘YAPMA ÇOCUĞUM’
Sosyal medya hesabı üzerinden şüpheliye seslenen İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, “Yapma çocuğum. O sokak lambası, bu kentin karanlık sokaklarında kimse yolunu kaybetmesin diye dikildi. Vergilerimizle yapıldı, hepimizin cebinden çıktı. Işığı, bir öğrencinin okul yolunu aydınlatsın, bir yaşlı gece düşmesin diyeydi. Bir saniyelik öfkeyle kırdığın sadece bir lamba değil. O, bu kentin emeği, alın teri, umudu. Ama unutma, bu kentte kimse emeğe, alın terine zarar veremez. Bu yüzden de güvenlik kamerası kayıtları ilgili mercilere teslim edildi. Yasal süreç başlatıldı. Bilgin olsunö ifadelerini kullandı. (DHA)
Görüntü Dökümü
—————————–
-Güvenlik kamerası
-Ekiplerce yeni lambanın takıldığının fotoğrafı
HABER: Nazım Özgün ERBULAN/İZMİT(Kocaeli), (DHA)
===========================================================
10) TIR’IN ÇARPMASI İLE ŞEHİT OLAN POLİS MEMURU,TOPRAĞA VERİLDİ
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 20 Nisan’da meydana gelen trafik kazasına müdahale için bölgeye giden ve TIR’ın çarpması sonucu ağır yaralanarak kaldırıldığı hastanede 5 gün sonra şehit olan polis memuru Zeki Bacak (33) için memleketi Uşak’ta cenaze töreni düzenlendi. Bacak’ın cenazesi Çukurağıl Köyü Camii’nde ikindi vakti kılınan namazın ardından Çukurağıl Mezarlığı’na defnedildi. Cenaze törenine, Uşak Valisi Naci Aktaş, AK Parti Uşak Milletvekili Fahrettin Tuğrul, CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba, Uşak Belediye Başkan Yardımcısı Halil Arslan, Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanı Muhittin Ayhan, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Fahri Semiz, İl Emniyet Müdürü Mehmet Ali Kolcu, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, yakınları ile vatandaşlar katıldı.
Görüntü Dökümü
——————–
-Cenazeden Görüntü
Haber-Kamera: İnan YAMAN/UŞAK, (DHA)
==============================================
11) KARDEŞİNİ OKULDAN ALMAYA GİDERKEN KAMYONETİN ÇARPTIĞI MOTOSİKLETLİ AĞIR YARALANDI
BURSA’nın İnegöl ilçesinde, okuldan çıkan kardeşini almaya giderken kamyonetin çarptığı motosikletli Veysel U. (30), ağır yaralandı.
Kaza, saat 17.00 sıralarında Kemalpaşa Mahallesi, Ilın Sokak’ta meydana geldi. 16 AUP 230 plakalı motosikletle, okuldan çıkan kardeşini almaya giden Veysel U.’ya, Sülün Sokak’tan çıkan Kerem O. (47) yönetimindeki 34 FOT 546 plakalı kamyonet çarptı. Çarpışmanın şiddetiyle devrilen motosiklet sürüklenirken, sürücü ağır yaralandı. İhbarla kaza yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Veysel U., sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından İnegöl Devlet Hastanesi’ne kaldırılıp, tedaviye alındı.
Yaralının sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenilirken, polis, kazayla ilgili inceleme başlattı. (DHA)
Görüntü Dökümü
—————————
-Olay yerinden detaylar
-Yaralının ambulansa bindirilmesi detay
Haber-Kamera: Yavuz YILMAZ/İNEGÖL(BURSA), (DHA)
==============================================
12) SULAMA KANALINDA BULUNAN SEFA’NIN CENAZESİ DEFNEDİLDİ
‘HAKKIM SANA HELAL OLSUN SEFAM’
Antalya’nın Serik ilçesinde sulama kanalında cesedi bulunan Sefa Çağlar Kılavuz’un cenazesi, defnedilmek üzere ilçeye getirildi. Serik Yazır Mezarlığı’ndaki cenazeye İlçe Milli Eğitim Müdürü İkram Ekiz, Kılavuz’un öğretmenleri, annesi Songül Kılavuz ve kardeşleri katıldı. Oğlunun tabutu götürülürken gözyaşı döken Songül Kılavuz, “Hakkım sana helal olsun Sefam” dedi. Duaların ardından Kılavuz’un cenazesi gözyaşları arasında defnedildi.
‘NEDEN KAÇTILAR’
Mezarlıkta konuşan Sefa’nın ablası Mevlüde Kılavuz (16), “Kardeşime bunu yapanların bulunması ve en ağır cezayı almalarını istiyorum. Kardeşime bunu yapanlarla ilgili hakkımızı sonuna kadar arayacağız. Kardeşimizi ararken kardeşimin yanında bulunan arkadaşları ve aileleri kardeşime olanları biliyordu ama söylemediler. Bize ‘Kaçırıldı’ deyip oyaladılar. Meğer öldüğünü bizden saklıyorlarmış. Kardeşimle kavga etmişler ve bilerek suya itmişler. Önce kardeşimi itmişler, sonra ortaya çıkmasın diye bisikletini de suya atmışlar. Oysa çocuklar ve aileleri kardeşime olanı biliyordu ama bizi yanlış yönlendirdiler. Burmahancı’da kaybolan kardeşimi bize farklı yerlerde arattırdılar. Suya düştüğü an neden bize haber vermediler? Neden kaçtılar, zamanında bize haber verselerdi belki kurtarılabilirdi. Olayın aydınlatılarak kardeşime bunu yapanların bulunmasını ve en ağır cezayı almasını istiyoruz” dedi. (DHA)
Görüntü Dökümü
————————–
-Cenazenin mezarlığa getirilişi
-Yakınlarından görüntü
-Cenaze namazı detay
-Anne Songül Kılavuz’un ağlaması
-Cenazenin mezarlığa defin görüntüsü
-RÖP: Kız kardeşi Mevlüde Kılavuz
Haber- Kamera: Namık Kemal KILINÇ/SERİK, (DHA)
========================================================
13) SAVCI, ATSO BAŞKANI BAHAR’IN ÖLÜMÜNE İLİŞKİN DAVANIN AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NDE GÖRÜLMESİNİ TALEP ETTİ
ANTALYA Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Ali Bahar’ın (55) ölümüne ilişkin Kemer 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki görülen davanın 2’nci duruşmasında savcı mahkemeden; dava hakkında görevsizlik kararı verilerek davanın Antalya Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesini talep etti. Savcı bu talebini de maktulün ölümünün tutuksuz sanıklardan Y.Ç.C.’nin, Bahar’ın ölümüyle ilgili bir teması olabileceği iddiasına dayandırdı. Mahkemede maktul Bahar’ın eşi Şebnem Bahar duruşmaya bir tekne maketiyle katılarak ifade verdi.
ATSO Başkanı Ali Bahar, 18 Temmuz 2024 akşamı, kendisine ait ” adlı tekne ve beraberindeki M.S.Ç. ve Y.C.Ç. ile Kemer Marina’dan denize açıldı. Geceyi denizde geçiren üç kişi, sabah marinaya dönmek üzere hareket etti. İddiaya göre Ali Bahar, marinaya yanaştıkları sırada teknede oturmak için kullanılan bir minderin denize düşmesi üzerine suya atladı. Tekneyi kullanan arkadaşı M.S.Ç. durumu fark etmeden manevra yapınca motor pervaneleri arasında kalan Ali Bahar, yaşamını yitirdi. Kemer Cumhuriyet Başsavcılığı, Ali Bahar’ın ölümüne ilişkin iddianame hazırladı. İddianamede Ali Bahar’ın vücudunda 2.50 promil alkol ve anestezik ilaç lidokain maddesi bulunduğu belirtildi. Savcılık iddianamesinde Bahar’ın ölümüne ilişkin M.S.Ç. ve Y.C.Ç. hakkında ‘Taksirle ölüme neden olma’ suçlamasıyla 2 yıldan 6’şar yıla kadar hapis talep edildi. İddianame kabul edilerek dava Kemer 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.
Davanın 2. duruşmasına ölen Ali Bahar’ın eşi Şebnem Bahar, çocukları Ladin, tutuksuz sanık M.S.Ç. ve avukatları katıldı. Tutuksuz sanık Y.C.Ç. ise SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. Bahar’ın ailesi, duruşma salonuna olayın yaşandığı teknenin 3 boyutlu minyatürü ile geldi. Avukatlar ve Şebnem Bahar, zaman zaman tekne minyatürünü kullanarak olayı anlattı.
‘HİÇBİR ŞEY DUYMADIM’
Sanıklardan Y.C.Ç. duruşmadaki ifadesini verirken ağlamaya başladı. Y.C.Ç., “Ağır bir travma yaşadım. Olay günü dönüşe geçtikten sonra teknenin arka havuzunun sol köşe kısmında oturuyordum. Ali de sağ tarafta platforma inecek kısma yakın yerde oturuyordu. M.S.Ç. bey tekneyi kullanıyordu. Dönüş esnasında M.S.Ç., ‘Ali, Kemer Marina’nın içini biliyorsun dümeni sen al’ dedi. Ali, ayağa kalkıp dümene geçeceği sırada ‘Minder düşmüş’ dedi. M.S.Ç. de ‘Minderi ben alırım’ dedi ancak Ali ‘Ben ayaktayım alırım’ dedi. Ali bu sırada teknenin aşağısına inen merdivenin orada, güneşliği tutar vaziyetteydi. Minder benim oturduğum konuma göre Ali’nin olduğu tarafın ilerisindeydi. Sigaramı yakmak için öne doğru eğildim. Binlerce defa düşündüm, bu an kaç saniye sürdü bilmiyorum. Vertigom olduğu için seyir halindeki araçta ayakta durmamaya gayret ederim. Ali’nin olduğu tarafa kafamı çevirdiğimde Ali’yi göremedim. Bu ana kadar hiçbir şey duymadım. Göremeyince vücudumu çevirdim ve ondan sonra Ali’yi gördüm. Çığlık atıp ‘Ali orada’ diye bağırmaya başladım” dedi.
‘KOLUM ÇOK ACIYOR, AMBULANS GELSİN’
M.S.Ç.’nin can havliyle denize atladığını söyleyen Y.C.Ç., “M.S.Ç. Ali’yi getirip platforma dayadı. Ben yukarıdan baktığım için vücudundaki büyük yaraları gördüm. Ali’nin bilinci açıktı. 3-4 kere ambulansı aradım. Ali ‘Kolum çok acıyor, ambulans gelsin’ diye bağırıyordu. M.S.Ç. de ‘Sakin ol her şey düzelecek’ diye bağırıyordu. Ambulansı aramak için gittiğimde tekne içinde bayılmışım ve ben ambulansta uyandım. Uyanır uyanmaz Ali’yi sordum, bilincinin açık olduğu ve hastaneye götürüldüğü söylendi. Bu olayda aslında M.S.Ç. ve ben çok mağduruz. Konuşmak bile çok üzücü. Biz canla başla Ali’yi kurtarmaya çalıştık. 0,50 promil alkolle ehliyet elden alınırken, Ali’nin 2,50 promille düşme olasılığı çok yüksektir. Reflekslerini kaybetmesi olasıdır. Ali bana bırakın tokat atmayı, hiçbir insana zarar verecek birisi değildi” diye konuştu.
‘ATLADI MI DÜŞTÜ MÜ HİÇBİR FİKRİM YOK’
Ali Bahar ile ilişkileri olduğunu neden ilk ifadesinde söylemediği sorulan Y.C.Ç., Bahar’ın evliliğini bitirmeye hazırlandığını söyledi. Y.C.Ç., “Ali çok temkinli birisiydi hem beni hem kendini korumak istiyordu. Bize bu şekilde söylememiz gerektiği söyledi. O güne kadar bana böyle bir soru sorulmadı. Ali’nin dediğinden çıkmayarak söylemedim. Ali bana ‘Ayın 17’sinde sana bir sürprizim var’ dedi. O gün doğum günümdü ve arkadaşlarım kutlama ayarladığı için gidemedim. Ali nisan ayında dizinin çok kötü olduğunu söyledi. O sabah bana dizinin yine çok kötü olduğunu söyledi. O gün hiçbir tartışmamız olmadı. Atladı mı düştü mü hiçbir fikrim yok. Ben bir su sesi duymadım. Ambulansı aradığım kayıtları dinlerseniz nasıl bir şey yaşadığımı anlarsınız” dedi.
‘YANIMA GELECEK DİYE TARTIŞMA ÇIKTI’
Ali Bahar’ın iyi bir kaptan olduğunu, teknede ne yapacağını çok iyi bildiğini söyleyen eşi Şebnem Bahar ise duruşmadaki ifadesinde “Kazanın ertesi günü M.S.Ç. ve akrabaları, tutuksuz yargılanması için dilekçe vermemi istediler. Sanıkların ifadelerindeki çelişkileri görünce olayın anlatıldığı gibi olmadığına kanaat getirdim. Ben denizci kızıyım, denizi iyi bilirim. Anlatılanların hiçbiri aklıma ve mantığıma uymuyor. Teknede yapay bir mutluluk havası estiriliyor. O gün kutlamayı gerektiren bir gün olduğunu düşünmüyorum. Teknede tartışma çıktığını, ancak ‘bunu dillendirmeyin’ diye tavsiye aldıklarını düşünüyorum. Ali’nin yanıma Çeşme’ye geleceğini biliyorlardı bundan dolayı bir tartışma çıktığını düşünüyorum. Çeşmedeki site yöneticisi bana bir kadının arayıp telefon numaramı istediğini söyledi” diye konuştu.
‘ALİ’NİN DÜŞME İHTİMALİ YOK’
Kazanın yaşandığı gün kazaya neden olacak rüzgar olmadığını söyleyen Şebnem Bahar, “Minderin denize uçmasıyla ilgili daha önce de benzer bir olay yaşadık. Orada kızıma kızdı. Ali ekonomik ve güvenlik konusunda minderin peşine düşecek durumda değildi. M.S.Ç. ile Ali arasında herhangi bir sıkıntı yoktur. Vefat ettikten sonra birbirlerini kolladıklarını düşünüyorum. Neredeyse Ali’yi suçlu çıkaracaklar. M.S.Ç. bana orada minderleri bağladığını söyledi. Kazayla ilgili net bir şey anlatmadı. Ali’nin düşme ihtimali yok. Arkada 1 metre platform var. Platformun üstüne bir şey düşse tok bir ses çıkar. Burada ayak kaymaması için özel ağaç var. Oradan düşmesi için kanatlanması gerekir” dedi. Bahar, eline aldığı tekne maketi üzerinden olay sonrası çekilen videoda Y.C.Ç’nin ‘oturuyorum’ dediği koltuğun üzerinde çanta, soda ve sigara olduğunu söyledi. Bahar, “Bu ilişki vasıtasıyla Ali’den sürekli maddi menfaat elde edilmeye çalışılmış. Y.C.Ç.’nin arkadaşları Ali’den 3-4 kere para istemiş. Y.C.Ç.’nin arkadaşı A.Ç. 3-4 kere para istemiş. A.Ç.’nin kızının okul parasını ödemiş, elden para yollamış” diye konuştu.
‘BABAMIN ÖLÜMÜNDEKİ SİS PERDESİNİN KALKMASINI İSTİYORUM’
Bahar’ın kızı Ladin ise davadaki şaibe ve çelişkilerin arttığını, olayın basit bir dikkatsizlikten ibaret olduğunu düşünmediğini, bu nedenle babasının ölümündeki sis perdesinin kalkmasını istediğini söyledi.
Duruşma salonunda hazır bulunan M.S.Ç. ise “Ali’nin minder için neden bu kadar ısrarcı olduğunu bilmiyorum. Şebnem hanımı ziyarete gittiğimde, bu ilişkiyi söylediğimde çok sinirlendi. Bu ilişkiyi Ali’nin tüm yakın çevresi biliyordu. Şebnem’i sakinleştirmek için ‘Yakında ayrılacaklardı’ dedim. Ben canımı kaybettim. Ben onların evlerine girip çıkmış insanım. Keşke bir görüntüsü olsa, ben de rahatlasam. Magazinsel haberlerle dörtlü ilişkiden bahsediliyor. Teknede 4’üncü kişi yoktu” dedi.
‘BİLİRKİŞİ RAPORUNDA BAHAR’IN DENİZE DÜŞMESİNİN MÜMKÜN OLMADIĞI BELİRTİLİYOR’
Bahar ailesinin avukatı Naim Karakaya da mahkemede “Bilirkişi raporunda sanık M.S.Ç.’in asli kusurlu olduğu tespit ediliyor. Raporda Ali’nin denize düşme mesafesinden uzakta olduğu, sanıkların anlattığı manevranın teknede ani ivmelenme yaratmayacağı ve anlatılan olaylar neticesinde Ali Bahar’ın denize düşmesinin mümkün olmadığı belirtiliyor. Bu da merhumun itildiğini açıkça ortaya koymaktadır” dedi.
DAVANIN GÖREVSİZLİKLE AĞIR CEZA MAHKEMESİ TALEP EDİLDİ
Duruşma savcısı mütalaasında; Ali Bahar’ın ölümünün Y.Ç.C.’nin bir teması sonucu olabileceğinin belirtildiğini vurgulayarak; eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise eylemin taksirle mi kastla mı işlendiği konusunda yargılamanın Antalya’daki Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini söyleyerek; bu nedenle dosya hakkında görevsizlik kararı verilmesini talep etti.
Mütalaanın ardından hakim; Ali Bahar’ın vücudundaki alkol miktarının, kabiliyetlerini ve vücut denge durumunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı konusu için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na yazılan müzekkerenin beklenmesi ve savcılık mütalaasına karşılık sanık avukatlarına süre verilmesine karar vererek duruşmayı erteledi. (DHA)
Görüntü Dökümü
————————–
Arşiv
Haber:Semih ERSÖZLER- Levent YENİGÜN/ KEMER (Antalya), (DHA)
==============================================
15) BODRUM’DA HATALI SOLLAMA YAPAN SÜRÜCÜ: ÖNÜMDEKİ 50 İLE GİDİNCE MECBUR SOLLADIM
MUĞLA’nın Bodrum ilçesinde yapılan dron destekli denetimde hatalı sollama yapan, kırmızı ışıkta geçen ve emniyet kemeri takmayan 100’ün üzerinde sürücüye toplam 266 bin 541 lira cezai işlem uygulandı. Hatalı sollama nedeniyle ceza kesilen bir sürücü ise “Önümdeki 50 ile gidince mecbur solladım” dedi.
Bodrum İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı trafik ve asayiş ekipleri tarafından ‘Hatalı geçme, ölümü seçme’ mottosuyla hazırlanan, ‘Hatalı geçiş yok, hayat var’ projesi kapsamında Gölköy’de dron destekli denetim gerçekleştirdi. Denetime Bodrum İlçe Jandarma Komutanı Yarbay Gökhan Kurgan katılarak çalışmaları yerinde takip etti. Dron tarafından tespit edilen hatalı sollama, kırmızı ışık ihlali gibi kural hataları çevirme noktasındaki ekipleri bildirildi. Harekete geçen ekipler kural ihlali yaptığı tespit edilen 100’ün üzerinde sürücüye toplam 266 bin 541 lira cezai işlem uyguladı.
Öte yandan, proje kapsamında Gölköy Torba yolu-Bülent Ecevit Caddesi üzerinde 12 kez havadan dron destekli hatalı geçiş ile ilgili denetim yapıldığı, yaklaşık 500’ün üzerinde sürücüye ise toplam 1 milyon 250 bin liradan fazla cezai işlem uygulandığı bildirildi. Aynı zamanda ekiplerce proje ile ilgili 5 bin 150 sürücü ve yolcuya bilgilendirme yapılarak el broşürü dağıtıldığı, farklı noktalarda 650 kişiye seminer verildiği belirtildi.
Hatalı sollama nedeniyle ceza kesilen bir sürücü ise “Önümdeki 50 ile gidince mecbur solladım. Yapılmaması gerekiyormuş, kanunlar öyleyse boynumuz kıldan ince, servis yapıyorum. Benim gibi böyle yüzlerce sürücü var” diye konuştu.(DHA)
Görüntü Dökümü
——————————-
-Ceza yiyen ve konuşan sürücüden detay
-Denetimlerden detay
-Drone detimi drone görüntüsü
-Genel ve detay görüntü
Haber-Kamera: Fırat AKAY/BODRUM(Muğla),(DHA)
====================================================
16) RAP ŞARKICISI SEFO’NUN, SAMSUN’DAKİ AİLE EVİNDE ÇIKAN YANGIN SÖNDÜRÜLDÜ
SEFO diye bilinen şarkıcı Seyfullah Sağır’ın memleketi Samsun’daki aile evinde çıkan yangın söndürüldü. Sefo sosyal medyada yaptığı paylaşımda, “Dün gece Samsun’daki aile evimde yangın çıktı. Kısa sürede müdahale edildi ve söndürüldü Allah’a şükür. Ablam ve 2 kedimiz çok şükür iyiö ifadelerini kullandı.
Yangın, dün gece saatlerine İlkadım ilçesi Baruthane Mahallesi’ndeki sitedeki 10 katlı binanın son katında meydana geldi. ‘Sefo’ mahlaslı rap şarkıcısı Seyfullah Sağır’ın aile evinde henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. İhbar üzerine olay yerine polis ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Ekipler gelmeden önce komşular da çıkan yangına müdahale etti. İtfaiye ekipleri çıkan yangını büyümeden kontrol altına aldı. Sefo’nun ablasının ve evdeki 2 kedinin yangından etkilenmediği öğrenildi. Yangınla ilgili inceleme başlatıldı.
‘ABLAM VE 2 KEDİMİN DURUMU İYİ’
Rap şarkıcısı Sefo sosyal medya hesabından paylaşım yaptı. Sefo yaptığı paylaşımda, “Dün gece Samsun’daki aile evimde yangın çıktı. Kısa sürede müdahale edildi ve söndürüldü Allah’a şükür. Ablam ve 2 kedimiz çok şükür iyi. Hemen yardıma koşan komşularımızın hakkı ödenmezö ifadelerine yer verdi. (DHA)
Görüntü Dökümü
——————————-
-Yangın anından detay
Haber-Kamera: Emre ÖNCEL/SAMSUN, (DHA)
========================================================
17) TAKSİDE UNUTULAN 18 BİN AVRONUN İÇİNDE OLDUĞU ÇANTAYI SAHİBİNE TESLİM ETTİ
ANTALYA’nın Alanya ilçesinde taksi şoförü Musa Koca, aracında unutulan ve içerisinde 18 bin 300 avro bulunan çantayı, Danimarkalı müşterisinin konakladığı otele ulaşıp teslim etti.
Türkler Mahallesi’nde taksi şoförlüğü yapan Musa Koca, öğle saatlerinde, bir otelde konaklayan Danimarkalı aileyi, ilçe merkezine götürdü. Durağa döndükten sonra aracını kontrol eden Koca, arka koltukta unutulan çantayı fark etti. İçinde 18 bin 300 avro bulunan çantayı teslim etmek için otel yetkilileriyle irtibata geçen Koca, daha sonra müşteriyi aldığı tesise gitti. Koca, çantayı Danimarkalı aileye teslim etti. 3 kızı olduğunu söyleyen Musa Koca, “750 bin liram borcum var. Bu parayı alsam borçlarım biterdi ama ben haram para istemem” dedi. (DHA)
Görüntü Dökümü
—————
-Paranın teslim edilme anları
Haber- Kamera: Erkan UYSAL/ALANYA (DHA)