Biyokütle Enerji Santrali nedir?

Biyokütle Enerji Santrali nedir?
01.10.2019
A+
A-

Samsun Tabip Odası, Samsun Çarşamba Biyokütle Enerji Santrali” kurulması ve işletilmesi planladığını, söz konusu tesiste yılda 230 bin 064 ton, günde 630,3 ton yakıt yakılacağını ve 365 gün elektrik üretileceğini öğrenilmiştir.’ denildi.

Samsun Tabip Odası, Samsun Çarşamba ilçesi, Eğercili Mahallesi sınırları içerisinde bulunan tapunun F37-D-02-A pafta, 108, 109, 110 ve 111 nolu parselleri ile F37-A-02-B pafta, 662 ve 703 nolu parsellerinde kayıtlı toplam 181.510 m2’lik sahada 96,12 MWt kapasiteli “Samsun Çarşamba Biyokütle Enerji Santrali” kurulması ve işletilmesi planladığını, söz konusu tesiste yılda 230 bin 064 ton, günde 630,3 ton yakıt yakılacağını ve 365 gün elektrik üretileceğini öğrenilmiştir.

6023 Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun Halk Sağlığına ilişkin bizlere yüklediği görev ve sorumluluk gereği, “Biyokütle Enerji Santrallerinin Halk Sağlığına İlişkin Etkilerini” kamuoyuna bilgilendirme amacıyla ve muhtemel açılacak dava süreçlerinde Samsun Tabip Odası görüşü olarak sunuyoruz.

Biyokütle, bir türe veya çeşitli türlerden oluşan bir topluma ait yaşayan organizmaların belirli bir zamanda sahip olduğu toplam kütle olarak tanımlanabilir. Biyokütle aynı zamanda bir organik karbon olarak da kabul edilmektedir.

“Biyokütle” kavramı yağlı tohumlu bitkilerden, büyük sanayi tesisleri atıklarına kadar çok geniş bir yelpazede yer alan maddeleri tanımlamaktadır. Biyokütle kaynaklarından elektrik, ısı ve biyoyakıt üretilmektedir. Biyokütle kaynakları biyokimyasal veya termokimyasal çevrim yöntemleri ile enerji formuna çevrilmektedir. Kullanılan çevrim yöntemine göre başta termokimyasal doğrudan yakma olmak üzere, biyokütle tanımı içerisinde yer alan maddelerin sağlık ve çevre ile ilgili pek çok olumsuz etkisi söz konusudur. Odun ve orman atıklarının yakılması bu konuda ön plana çıkmaktadır.

Odun yakma, özellikle eksik yanma durumunda, partikül madde (PM1, PM2.5, PM10) ve ağır metaller, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH), metan dışı uçucu organik bileşikler, kalıcı organik bileşikler ve karbon monoksit dahil olmak üzere insan sağlığına ve çevreye zararlı hava kirleticilerinin önemli bir kaynağı olabilir.

Avrupa Birliği düzeyinde, hava kirliliği bir dizi yasal önlemle ele alınmaktadır. Bunlar arasında 2004/107/EC sayılı Direktif dış ortam havasındaki kirleticilerin (partikül madde, ağır metaller ve PAH) konsantrasyonlarını azaltmayı; çevre hava kalitesi hakkındaki 2008/50/EC sayılı Direktif ise standartları ve partikül madde konsantrasyonlarının azaltılması için hedef tarihleri düzenlemektedir.

Ayrıca, yanma sektörü için düzenleyici çerçeveyi tamamlamak amacıyla, Aralık 2013’te Avrupa Komisyonu 1 ile 50 MW arasında bir nominal termal girdiye sahip yakma tesislerinden gelen hava kirletici maddelerin emisyonlarını kontrol etmek için yeni bir Direktif (Directif74) önerisini kabul etmiştir. Komisyon, artan biyokütle kullanımı ile hava kalitesi arasındaki muhtemel olumsuzluklardan kaçınmayı amaçlamaktadır, aksi takdirde hava kirliliği artmaktadır.

İngiltere’deki ve diğer bazı ülkelerdeki biyokütle enerji santrallerine, büyük ölçüde yerel etkiler nedeniyle santral çevresinde yaşayan topluluklar tarafından giderek daha fazla karşı çıkılmaktadır. Bu karşı çıkmanın en önemli nedenleri hava kalitesi ve halk sağlığına ilişkin endişelerdir. Bu endişeler, kömür yakma ile ilgili olanlara çok benzemektedir.

ABD Çevre Koruma Ajansı’nın rakamlarına göre “temiz” – yani kimyasal olarak işlenmemiş olarak yanan – odun, 79 farklı kirleticiyi yayar. Bunlar arasında azot oksitler, kükürt dioksit ve partikül maddeler, dioksinler ve furanlar, formaldehit, benzen, kadmiyum, arsenik, krom ve kurşun bulunur. Bunlardan bazıları solunum ve kalp hastalıkları, diğerleri kanser, doğum kusurları ve diğer sağlık sorunları ile bağlantılıdır. Kimyasal işlemden geçirilmiş odunların yakılması, daha fazla farklı kirletici ve daha yüksek oranda dioksin ve furan, ağır metal ve diğer bazı toksinlerin salınmasına yol açmaktadır.
Biyokütle enerji santralleri kömür veya gazla çalışan enerji santrallerinden daha fazla kirlilik yaratmaktadır.

Yakıt yakan herhangi bir enerji santrali çok sayıda hava kirletici üretecektir, ancak biyokütle enerji santrallerinin kömür veya gazla çalışan enerji santrallerinden daha fazla kirlilik yaratmasına yol açan iki temel faktör vardır. Birincisi, kimyasal ve enerji içeriği açısından biyokütle yakıtlarının doğal bileşimidir. Biyokütle enerji santralleri fosil yakıtlı santrallerden daha fazla CO2 yayarlar, çünkü odun ve diğer biyokütle türleri karbondan zengindir ama enerji açısından zengin değildir. Bu, yanan biyokütlenin fosil yakıtlara kıyasla yakıtta bulunan birim enerji başına daha fazla CO2 salması anlamına gelir. Ayrıca, biyokütle yakıtlarının nispeten yüksek nem içeriğine sahip olması ve “faydalı” enerji üretiminden önce fazla suyu kaynatmak için önemli bir enerji harcaması nedeniyle, biyokütle enerji santralleri gaz ve kömür yakıtlı santrallerden çok daha az verimlidir. Daha düşük verim, bir biyokütle santralinden belirli bir miktarda elektrik enerjisi üretmek için daha fazla yakıtın gerekmesi ve daha fazla yakıtın yakılmasıyla daha fazla kirlilik yaratılması anlamına gelir.
Biyoenerji endüstrisinin detaylı analizi, sektörün büyük bir kirletici olduğunu ortaya koymaktadır.

Kömürlü termik santraller daha fazla kükürt dioksit yaymasına rağmen; kömür, biyokütle ve doğalgaz santrallerinin karşılaştırılması, biyokütle santrallerinin her 1 megavat/saat elektrik üretimi için kömürlü termik santrallerden %150 daha fazla azot oksit, %600 daha fazla uçucu organik bileşenler, %190 daha fazla partikül madde ve %125 daha fazla karbon monoksit yaydığını göstermektedir. Biyokütle santralinden kaynaklanan emisyonlar her bir büyük kirletici için doğalgaz santralinden kaynaklanan emisyonları %800’ün üzerinde aşmaktadır. Biyokütle santralleri aynı zamanda iklim için de bir tehlike oluşturmaktadır. Bu santraller büyük bir karbon kirletici olan kömürden elde edilen her megavat başına yaklaşık %50 daha fazla CO2 yayar.

Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’ne (International Panel on Climate Change, IPCC) göre, odun yakmak nedeniyle oluşan CO2 emisyonları, linyit yakmaya benzer olsalar da çoğu kömür türünü yakmaktan daha fazladır.

Yapılan araştırmalar sonucunda “Birleşik Krallık’taki biyokütle kullanımının yol açacağı kirlilik nedeniyle 2020 yılında 340 bin ile 1.75 milyon yıl arasında yaşam yılı kaybedileceği” ifade edilmektedir.

Tayland’da biyokütle santrallerinin yakınında yaşayanlarda yapılan bir araştırmada; santrallere 1 km mesafede yaşayan kişilerde alerji, astım ve kronik tıkayıcı akciğer hastalığının görülme sıklığının istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek görüldüğü saptanmıştır.

Kaşıntı, kızarıklık, göz tahrişi, öksürük, burun tıkanıklığı, alerjik semptomlar, boğaz ağrısı ve solunum zorluğu riskleri biyokütle enerji santrallerinin yakınında yaşayanlar arasında daha belirgin olarak bulunmuştur. Araştırmada, biyokütle santrallerinden meydana gelen kirliliğin, santrallerin yakınlarındaki sakinlerde önemli sağlık sorunlarına neden olabileceği sonucuna varılmıştır.

Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği’ne göre biyokütle enerji santrallerinin yol açabileceği önemli halk sağlığı sorunları şöyle sıralanabilir:
Hava kirliliğine neden olan katı veya sıvı yakıtların yanması,
Biyokütle besleme stokunun taşınması ve üretimi sırasında hava kirleticilerinin yol açtığı emisyonlar,
Biyokütle üretiminin su mevcudiyetini, ekosistemleri ve biyoçeşitliliği olumsuz yönde etkileyebilmesi ve arazi için rekabetin yanı sıra artan gıda fiyatları ile sonuçlanabilmesi,
Biyokütle üretiminde çeşitli çevresel sağlık etkilerine yol açan pestisitlerin kullanılması.
Ülkemizde, çok ciddi sağlık sorunlarına yol açan PM2.5 hava kirleticisi için bile henüz bir yasal sınır değerin belirlenmediği ve kamusal denetimin çok zayıf olduğu bilindiği için, biyokütle termik santralleri konusunda duyarlı davranılmalı; her bir santral kurulmadan önce hem ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) hem de SED (Sağlık Etki Değerlendirmesi) uygulanmalıdır.
Yukarıda aktarılan bilimsel değerlendirmeler ışığında biyokütle enerji santrallerinin halk sağlığı üzerine pek çok olumsuz etkilerinin olacağını yineliyoruz.

Diğer taraftan, yaşanacak sağlık sorunlarının getireceği ekonomik yük ve bunun tetikleyeceği sosyal sorunlar da mutlaka dikkate alınmalıdır.

Günümüzde oluşan sağlık sorunlarının pek çoğunun çevresel nedenlerden kaynaklandığı dikkate alındığında, mevcut duruma ilave yük getirecek bir santralin sağlık sorunlarını katlayarak artıracağı dikkate alınmalı ve bu tür çevresel zararlı etkileri olan enerji yatırımlarından kamu yararı gözetilerek vazgeçilmelidir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber samsun haber