Çarşamba’da Piroliz Tesisine Mahkemeden Ret
Samsun Çevre Platformunca yapılan açıklamada; Çarşamba Çınarlık Mahallesine Kurulacak Piroliz Tesisine Uygunluk Veren Bilirkişi Raporuna Mahkemeden Ret!
Korona virüsü nedeniyle bütün dünyanın karantina altında yaşadığı zor günlerden geçiyoruz. Bu zor günlerde Yaşama Hakkı ve özellikle de Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkının önemini daha çok anlıyoruz.
Çarşamba ilçesi Eğercili ve Çınarlık Mahallelerinde yapılması kararlaştırılan zehir santralları ile neleri kaybedeceğimiz böyle günlerde daha çok anlıyoruz.
İnsanlık Korona virüsü ile ortaya çıkan ve bütün dünyayı sarsan tehlikeyi aklın ve bilimin üstünlüğü ile yenecektir.
Eğercili ve Çınarlık Mahallerimizde kurulmak istenen zehir tesislerini de aklın ve bilimin üstünlüğü ilkesine bağlı kalarak yeneceğiz ve haklı mücadelemiz sonucunda bu iki tesisi de kapattıracağız.
Bilirkişi Raporu Yetersiz ve Objektif Değil
Çarşamba ilçesi Çınarlık Mahallesinde yapımına başlanan mangal-nargile kömürü ve elektrik enerjisi üretimi projesi ile ilgili olarak ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Gerekli Değildir şeklindeki Valilik işleminin iptali isteği ile açılan davada 26 Kasım 2019 günü yapılan keşif sonucunda hazırlanan bilirkişi raporu mahkemece yetersiz görülmüştür. Tarafsız ve objektif bulunmayan raporun bilimsel esaslara dayanmadığı tespit edilmiştir.
Çınarlık Projesini üstlenen C6 Group Karbon Üretim San. Tic. AŞ’nin Proje Dosyasındaki verilere göre ağır bir çevre tahribatı kaçınılmazdır. Sistemin çalışması için çok miktarda her türlü biyokütle yakıtının yakılması; hava ve toprak kirliliğinin yanı sıra içme, kullanma suyu ve yeraltı su kaynaklarında da kirliliğe neden olacağı gibi, Samsun, Ordu, Sinop, Çorum, Amasya ve Tokat gibi çevre illerdeki ormanlarda açma, kesme ve yıkıma neden olacağı bilinmektedir. Geniş bir alanda kalıcı çevresel etki ve zararların yanısıra, bitki ve hayvan yaşamı da tehdit altındadır.
Eğercili ve çok yakınındaki Çınarlık zehir tesisleri nedeniyle bölgemizde halk sağlığı ve iklim yönünden hayati tehlikeler kapımıza dayanmıştır.
Kapımıza dayanan bu tehlikeyi durdurmak, sadece Çarşamba ve Samsun’un gündeminde değil, bütün bölgenin, hatta bütün Türkiye’nin gündemindedir.
Korona virüsü nedeniyle Ülkemizin ve bütün dünyanın karantina altında tutulduğu günümüzde çevre bilinci beynimize daha iyi kazındığı gibi, çevreyi tehdit eden tehlikelere karşı toplum duyarlılığı da aynı oranda artmıştır.
Samsun Valiliğinin İşlemi Bakanlar Kurulu Kararının Üzerinde Değildir
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun buyurucu hükmü ve 2016/9620 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Çarşamba ilçesi bütün köy ve mahalleleriyle birlikte “Büyük Ova Koruma Alanı” sayılmıştır. Bu Bakanlar Kurulu kararı uyarınca mutlak tarım arazisi sayılan Çarşamba köy ve mahalleleri “tarım dışı arazi” kapsamına alınamayacağı için, Valilik işlemi Bakanlar Kurulu kararının üzerinde değildir.
Eğercili ve Çınarlık Mahallelerinde zehir santralı kurulmaya çalışılırken, herhangi bir alternatif arazi araştırması yapılmamıştır. Bu husus Samsun İdare Mahkemesi kararı ile de sabittir.
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile 2016/9620 sayılı Bakanlar Kurulu kararı karşısında Eğercili ve Çınarlık zehir tesislerine ilişkin Samsun Valiliği işlemlerinin hiçbir hukuki ve idari geçerliliği kalmamıştır. Sadece bu husus dahi, tek başına, Samsun Valiliği tarafından yapılan “ÇED Gerekli Değildir” işlemin yasal dayanaktan yoksun olduğunu kanıtlamaktadır.
Yüklenici firmayı koruyup kollama uğruna hazırlanan sözde bilirkişi raporunun hiçbir hukuki ve ilmi geçerliliği kalmamıştır.
Bilim ahlakı ve bilim namusu; yansızlık, nesnellik, gerçekçilik, akılcılık gibi en temel ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalmayı gerektirir. Yüklenici firmaya şirinlik yapma uğruna bu en temel ilkeleri pervasız şekilde çiğneyen sözde bilirkişilere bizzat kendi öğrencileri ve hatta bölge insanı lanet okuyacaktır.
Bu noktada aklın ve bilimin üstünlüğüne inanan bizler; bilim ahlakı ve bilim namusunu yaşamsal değerde saydığımız gibi, kamu ahlakı, adalet ve yargı bağımsızlığı ilkelerini de çok önemsiyoruz.
Yaşama hakkı, bütün hak ve özgürlüklerin başında gelmektedir.
Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının korunması da, bütün bireylerin ve kurumların anayasal yükümlülüğüdür. Bu anayasal yükümlülüğün bir an önce yerine getirilebilmesine dair umudumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Hukuktan, hukukun adilce uygulanması talebimizden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.