Ömer Çelik: Tel Rıfat ve Münbiç’te terör varlığı istemiyoruz
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Suriye’deki gelişmelere ilişkin, “Rejimin birtakım yerleri kendi kendisine gidip terör örgütüne teslim ettiğini görüyoruz, PKK’ya teslim ettiğini görüyoruz. Bu iş birliğinin fotoğrafını net bir şekilde çekiyoruz. Tel Rıfat ve Münbiç’te herhangi bir şekilde terör varlığı istemiyoruz” dedi.
AK Parti’li Çelik, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye konusundaki değerlendirmeleriyle ilgili birtakım yanlış açıklamaların yapıldığını söyledi. Çelik, “Bu çerçevede bütün bu süreci yakından takip ettiğimizi, bütün bu meselelerle doğru cevapların verilmesi ve doğru cevapların yerli yerine oturtulması bakımından gereken çabayı ortaya koyduğumuzu ifade etmek isterim. Türkiye’nin içerisinde de muhalefet partilerinin çeşitli açıklamaları oluyor, bu açıklamalarda maalesef şimdiye kadar büyük yanlışların olduğunu gördük. Bu şimdiye kadarki Türkiye’nin yürüttüğü politikanın dışında birtakım yakıştırmalar hatta suçlamalarla yürütülen bir yaklaşımdır” dedi.
‘ORADA HERHANGİ BİR DEVLETE KARŞI POZİSYON İÇİNDE BULUNMUYORUZ’
Ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Çelik, bir gazetecinin ‘CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ‘İran’ın bölgede zayıflatılması, mezhep savaşlarının çıkması, İsrail’in güçlenmesi ve güvenliğin sağlanması Ankara’nın önceliği olmamalıdır’ ifadelerini kullandı. Nasıl değerlendirirsiniz?’ sorusuna, “Sayın Özgür Özel’in dünkü grup konuşmasını izledik, bu ifadelerini de duyunca doğrusunu söylemek gerekirse bir daha bakma ihtiyacı hissettim ve daha sonra tekrar bakarak bir hata yapmamak için de tam olarak hangi cümleyi söylediğini tekrar değerlendirdik ve gördüğümüz şudur; Türkiye Cumhuriyeti’ne değil de başka devletlere söylenecek sözleri Sayın Özgür Özel tutuyor Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı söylüyor. Türkiye’nin ne İran’ı zayıflatmak, ne İran’ı güçlendirmek, ne herhangi bir devleti zayıflatmak, ne herhangi bir devleti güçlendirmek gibisinden bir motivasyonu bölge politikası olarak yok, Suriye’de de yok. Burada aynı şey Rusya için de geçerlidir; ne zayıflatmak, ne güçlendirmek gibisinden. Orada bulunan varlığımızın neye dönük olduğunu defalarca ifade ettik. Orada herhangi bir gruba karşı ya da herhangi bir devlete karşı bir pozisyon içerisinde bulunmuyoruz” yanıtını verdi.
‘ÖZEL’İN BÖYLE CÜMLE KURMUŞ OLMASI SORUMSUZLUKTUR’
Türkiye’nin meşru çıkarlarını ve milli güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için orada bulunduğunu söyleyen Çelik, “Suriye Devleti’nin zayıflamaya girmesiyle birlikte sınırımızın çok yakınına terör örgütlerinin yaklaşmasından sonra bu yaklaşmasının neticesinde özellikle belli bir derinliği korumak maksadıyla, bu derinliğin korunması için Fırat Kalkanı ve diğer harekatları yaptık. Şimdi burada enteresan olan şudur; birkaç hattan gidiliyor. Birincisi, bu söylediğiniz gibi bahsediliyor. Maalesef Özgür Özel’in, ana muhalefet partisi liderinin böyle bir cümle kurmuş olması büyük bir sorumsuzluktur. Türkiye Cumhuriyeti’nin herhangi bir komşu devleti ya da bölge devletini zayıflatmak üzere ya da güçlendirmek üzere orada bulunduğunun söylenmesi başlı başına bir basiretsizlik ve sorumsuzluktur” dedi.
‘CUMHUR İTTİFAKI’NA BUNUN SÖYLENMESİ AKIL DIŞILIK’
Çelik, CHP Genel Başkanı Özel’in ‘İsrail’in hakimiyetinin güçlendirilmesi için de herhangi bir adım atılmamalıdır’ ifadesine cevap vererek, “Bu Cumhurbaşkanımıza, partimize, Cumhur İttifakı’na, hükümetimize bunun söylenmesi herhangi bir şekilde akıl dışılıkla ancak tarif edilecek bir durumdur. Burada şimdiye kadarki duruşumuzu hedeflerimizi net bir şekilde söyledik, ama şimdi dışarıdaki bazı odaklar belli devletlerin diliyle konuşarak, belli devletlerin tezini dillendirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni suçluyorlar, maalesef bunun birtakım içerideki yansımalarını da görüyoruz. Ama Sayın Özgür Özel’in konuşmasında Türkiye’yi suçlayan bütün devletlerin ve odakların bütün görüşleri bir koleksiyon haline getirilmiş ve ana muhalefet partisinin liderinden hükümetimize dönük bir suçlama haline getirilmiş, bu son derece yanlış bir şeydir. Türkiye’nin orada varlığı herhangi bir devletten yana ya da herhangi bir devlete karşı değildir, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini korumak ve meşru haklarını korumak için ve uluslararası hukuktan kaynaklanan bir zeminde bu faaliyet yürütülmektedir” diye konuştu.
‘BUNLARIN HEPSİ GERÇEK DIŞI, HEPSİ YALAN’
Çelik, ‘Halep’teki hareketlilikle ilgili muhaliflerin arkasında Türkiye’nin olduğu iddiaları var, nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorusuna ise şöyle yanıt verdi:
“Dışarıdan yapılan bazı açıklamalarda, Türkiye’nin içindeki bazı yorumlarda, ‘bu son hareketliliğin arkasında Türkiye’nin bulunduğu ve Türkiye’nin bunu tahrik ettiği’ şeklinde ifade ediyorlar. Burada net bir dille söylüyorum; bunların hepsi gerçek dışıdır, bunların hepsi yalandır. Suriye’de arzu ettiğimiz şey, herhangi bir şekilde oradaki şiddetin yükselmesi ya da çatışmaların artması değildir. Burada kaynaklanan durum, şimdiye kadar Astana süreçlerinde defalarca uyarısını yaptığımız gibi Suriye’nin iç dinamiklerinden kaynaklanan bir tablo var orada, nedir bu tablo; Suriye’nin iç dinamiklerinden kaynaklanan tablo. Biliyorsunuz 5 Mart 2020’de Moskova Mutabakatı gerçekleştirildi, Astana süreçleri devam etti, Soçi Mutabakatı oldu. Bütün bunların ortaya çıkardığı bir tablo vardı. Nedir o da? İdlib’de gerginliği azaltma bölgesi söz konusu olacak. İkincisi, ‘M4, M5 kara yolunun 6 kilometre kuzeyinde ve 6 kilometre güneyinde herhangi bir şekilde bir unsur bulunmayacak, orası güvenli bölge olacak’ şeklindeydi. Ama şimdiye kadar gerek rejim tarafından gerek başka unsurlar tarafından İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne çeşitli saldırılar yapıldı, Moskova Mutabakatı’nda ve diğer mutabakatlarda ve Astana süreçlerinde ortaya koyulan belirlenmiş alanların ihlal edilmemesine dönük ilke kararları şimdiye kadar defalarca ihlal edildi ve burada çok ciddi sivil kayıplar gerçekleşti.”
‘CUMHURBAŞKANIMIZA DÖNÜK KULLANILMASI SON DERECE MANİDARDIR’
Türkiye’nin İdlib Gerginliğini Azaltma Bölgesi’ndeki kurallara, ilkelere uyulması gerektiğini, Astana süreçlerinde teyit edilmiş statünün korunması gerektiğini defalarca ifade ettiğini belirten Çelik, “Türkiye, bugünkü hareketliliği bütün taraflara ifade etti ve telkini bu yönde oldu. Şimdi bakıyoruz mesela bazı devletlerin sözcüleri tarafından bunlar ifade ediliyor, fakat bu ifadelerin birebir Türkiye’nin iç politikasında hükümetimize muhalefet yapmak için Cumhurbaşkanımıza dönük olarak kullanılması son derece manidardır, bunların hiçbir gerçekliği yoktur. Bizim buradaki pozisyonumuz açıktır. Birincisi, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki kurallara uyulsun. Bizim herhangi bir şekilde ‘Suriye’nin içindeki çatışmaların yükselmesi’ şeklinde bir yaklaşımımız ve değerlendirmemiz yoktur. Tam tersine bugün de Astana sürecindeki devletlerle bu meselenin nasıl çözüleceği konusunda Cumhurbaşkanımız ortak çalışma iradesini aynen korumaktadır” dedi.
‘VERİLEN SÖZLER TUTULMAMIŞTIR’
Çelik, ‘Terör örgütlerinin Suriye’deki hareketliliğine Türkiye nasıl yaklaşıyor’ sorusuna da şu ifadelerle yanıt verdi: “Daha önce varılan mutabakatlarda iki tane talebimiz vardı. Birincisi, Tel Rıfat ve Münbiç’ten terör örgütünün çıkarılması. Tel Rıfat ve Münbiç’ten terör örgütünün çıkarılması konusundaki bize verilen sözler yerine getirilmedi. İkincisi, Sayın Cumhurbaşkanımız defalarca ifade ettiler, ‘Türkiye sınırından itibaren Suriye tarafına doğru 30 kilometre derinlikte ülkemize karşı faaliyet gösteren herhangi bir silahlı unsur ve terör örgütü görmek istemiyoruz’ diye. Burada şimdiye kadar bize verilen söz çerçevesinde ne Tel Rıfat’tan ne Münbiç’ten bu terör unsurları çıkarılmadı. Dolayısıyla bu terör örgütlerinin oradaki varlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğine ve meşru haklarına dönük bir tehdittir, verilen sözler tutulmamıştır. Rejim bugün ortaya çıkan bu son hareketlilikten sonra, son çatışmalardan sonra, terk ettiği yerlere PKK terör örgütünü davet etmektedir, PYD’yi davet etmektedir, oraya ve rejim kendi kontrolündeki yerleri bu terör örgütüne teslim etmektedir. Bu da rejimle terör örgütü arasındaki iş birliğini net bir şekilde gözlerimizin önünde gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla bizim buradaki önceden beri pozisyonumuz Tel Rıfat ve Münbiç’te herhangi bir şekilde terör örgütünün varlığını görmek istemiyoruz. Çünkü burada hem ülkemize dönük bir tehdit oluşturuyorlar hem sivilleri öldürüyorlar hem de burada başka çatışmaların doğmasına yol açabilecek birtakım gerginlikler oluşturuyorlar.”
‘SURİYE’DE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ KORUNSUN’
30 kilometre derinlik meselesinin kırmızı çizgileri olduğunu vurgulayan Çelik, “30 kilometre derinlik meselesi, Türkiye’nin durduk yere karar verdiği bir mesele değildir. Ülkemize dönük tehditler söz konusu olduğunda bu tehditler çerçevesinde bu terör örgütlerinin bu sınırın dışına atılması ve bu konuda da bütün ülkelerle, burada bulunan ülkelerle bir mutabakat sağlanmıştır ve bu mutabakat çerçevesinde bu beyanımız karşı tarafa bildirilmiştir. Dolayısıyla rejimin birtakım yerleri kendi kendisine gidip terör örgütüne teslim ettiğini görüyoruz, PKK’ya teslim ettiğini görüyoruz. Bu iş birliğinin fotoğrafını net bir şekilde çekiyoruz. Tel Rıfat ve Münbiç’te herhangi bir şekilde terör varlığı istemiyoruz. 30 kilometre derinlikte herhangi bir şekilde ülkemizi tehdit edecek herhangi bir silahlı terör örgütü varlığına müsaade etmeyeceğimizi ifade ediyoruz. Onun dışında bizim herhangi bir şekilde Suriye’nin toprak bütünlüğüyle ya da diğer meselelerle herhangi bir sonumuz yoktur. Tam tersine Suriye’de kapsayıcı bir hükümet olsun ve toprak bütünlüğü korunsun arzusundayız” diye konuştu.
‘YAYILMACI ARZULARIMIZ OLDUĞUNUN SÖYLENMESİ YALANDIR’
Çelik, bir gazetecinin, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Esad’a daha önce bir çağrısı olmuştu, bu çağrı bugün de geçerli mi’ sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Şimdiye kadar da biliyorsunuz bugünkü noktaya gelinceye kadar da defalarca rejime yapılan çağrı şuydu; muhaliflerle bir araya gelinsin ve kapsayıcı bir hükümet kurularak Suriye birlik, bütünlük içerisinde yoluna devam etsin. Bizim burada herhangi bir şekilde yayılmacı birtakım arzularımız olduğunun söylenmesi baştan sona yalandır. Herhangi bir şekilde komşularımıza dönük yayılmacı ve çatışmacı bir arzu içerisinde değiliz. Tam tersine hepsinin toprak bütünlüğü korunsun, kapsayıcı bir devlet modeliyle yollarına devam etsinler. Burada sivil ölümlerin olmasını arzu etmiyoruz. Tabii Türkiye açısından da iki noktada hassasiyetimiz var. Türkiye’ye dönük olarak herhangi bir şekilde bir güvenlik tehdidi oluşturulmasın, bugün bu Tel Fırat ve Münbiç meselesinde böyleydi. Tel Rıfat temizlendi, Münbiç meselesini takip ediyoruz.”